Dr. Nazım İNTEPE
Bir devleti canlı organizmaya benzetirsek, o devletin hayatta kalması için, solunum sisteminden, boşaltım ve dolaşım sistemine kadar çok sayıda fonsiyonun birlikte icra edilmesi gerekir. Bu açıdan baktığımızda, Osmanlı Devleti sadece dinî hayat askerlik ve eğitim ile değil, köklü ticarî gelenek ve müesseseleriyle de öne çıkmıştır. Altı yüz yıllık Osmanlı tarihinde, devleti idare edenlerin sadece kışla, kale, medrese ve camiler inşa ettirmediğini, ticarî hayatı geliştirmek ve yönlendirmek için şuurlu bir şekilde kervansaraylar, hanlar, bedesten ve çarşılar da inşa ettirdiklerini görüyoruz.
Geniş bir coğrafyada hüküm süren Osmanlı’da ticarî malların toplandığı, değerlerinin tespit edildiği ticaret merkezi ve borsa olarak bedesten ve han modelleri ortaya çıkmıştır. Bu modeller kuruluş döneminde, önce Bursa ve Edirne’ye; sonra geliştirilerek İstanbul ve bütün ülke geneline yayılmıştır. Bedesten; “çarşı, borsa, ticaret merkezi” mânâlarına gelmektedir. Arapça ve Farsçada kullanılan “bezzasistan, bezistan” (bez kumaş alınıp satılan yer) kelimesinden gelmektedir. Bedestene kale içi mânâsına gelen “kayseriyye” de denmiştir. Bedesten şehirler arası ve milletler arası ticaretin yapıldığı yerdir ve her zaman, şehirlerin ticaret merkezi hükmünde olmuştur. Bu yönleriyle de bedestenler, şehrin en önemli yapıları arasında yer alır.
< Prev | Next > |
---|