Anadolu’nun her köşesinde farklı özellikler sergileseler de güvercinler var olmuşlardır. Güvercinlerin kökenlerinin ortaya çıkarılması konusunda elimizde maalesef çok sınırlı bilgi ve belgeler olduğundan; Denizli Güvercin Evi Derneği olarak bu konuda tarihi eserlere yakından bakma zorunluluğunu hissettik. Ve çok ilginçtir ki şu anda restore edilmeyi bekleyen Akhan Kervansarayında ilk ipuçlarına ulaştık. Ayrıca Denizli ve çevresindeki eski yapılarda güvercin kültürünün izlerine rastladık. Bu çalışma ile en azından çok eski zamanlarda bile güvercinlerin ilgi gördüğünü öğrenmiş olduk. İnanıyorum ki bu türlü çalışmalar yapıldığında her ilimizde buna benzer tarihi bilgi ve belgelere ulaşılacak ve bu sayede güvercin ırklarımızın kökenleriyle ilgili de ipuçları elde edilebilecektir. Elde etmiş olduğumuz bilgileri yetiştiricilerle paylaşmak için bu sayfayı oluşturduk. Umarım gelecekte bu türlü çalışmalar yaygınlaşarak sürer. Niyazi Ertürk - Denizli Güvercin Evi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
AKHAN KERVANSARAYI Denizli - Afyon karayolu üzerinde görülebilecek olan yapı günümüzde şehir içinde kalmıştır ve Akkale'nin hemen girişinde yer alır. Anadolu Selçuklularının batıdaki son kervansaraylarından biri olan ve iki kitabesi bulunan Akhan sultan hanları şemasına uyan bir handır. Han'ın iki kitabesi bulunmaktadır. Kapalı olan kısmı 1253 (H.651) yılında, avlu 1254 (H.652) de tamamlanmıştır. Yaptıran Vali Seyfettin Karasungur Bin Abdullah'tır. Kitabede II. İzzettin Keykavus'un adı geçmektedir. Simetrik bir plan göstermeyen kervansaray açık ve kapalı bölümlerden oluşmaktadır. Toplam 1.100 m²'lik bir alan üzerine oturmakta olup, kare bir avlu ve derinlemesine dikdörtgen bir holden oluşmaktadır. Kapalı mekan derinlemesine iki sıra paye ile üç sahına ayrılmıştır. Ortada bulunan sahın yan sahınlardan daha geniş ve yüksek tutulmuştur. Üst kısım tonoz ile örtülmüştür. Sivri kemerli niş biçiminde portali, basık kemerli giriş kapısı ile yarım metre dışa taşmıştır. Üzerinde bulunan kitabesi ile oldukça sade bir görünüşe sahiptir. Kapalı mekanın simetrik düzenlemesine karşın avluda asimetrik bir plan karşımıza çıkmaktadır. Avlu girişinin sağ tarafındaki bölümde, iki katlı mekanlar, bir eyvan ve iki kapalı birim yer almasına rağmen, diğer tarafta revaklar ve kapalı mekana bitişik tonozlu iki mekan yer almaktadır. Han'ın avlu portali geometrik ve plastik süslemeleri ile oldukça görkemlidir. Portalde görülen en önemli özellik ise, Konya-Karatay Han ile rekabet edecek derecede figürlü süslemelere sahip olmasıdır. Büyük ölçekli güvercin ve küçük ölçekli geyik, sfenks, kartal, aslan, ejder vb. hayvan figürleri, gamalı hac motiflerinin aralarına yerleştirilmiş, oldukça grift bir süsleme oluşturulmuştur. Mimari bakımdan önemli bir şaheser olan Ak Han'ın bazı bölümlerinde ince işçilik istemeyen kesme taş kullanılırken, avlunun güney ve batı cephesi orijinal düzgün mermer kaplamadır. Yapının içinde ve dışta devşirme taş malzeme yoğun olarak göze çarpmaktadır.
Onarımı Tamamlanan Tarihi Alacahan Kervansarayı Açıldı
Vakıflar Genel Müdürlüğünce Onarıldıktan Sonra Belde Belediyesince de Çok Amaçlı Kültür Merkezine Dönüştürülen Tarihi Alacahan Kervansarayı, Düzenlenen Törenle Açıldı
Sivas'ın Kangal ilçesine bağlı Alacahan beldesinde, Vakıflar Genel Müdürlüğünce onarıldıktan sonra belde belediyesince de çok amaçlı kültür merkezine dönüştürülen tarihi Alacahan Kervansarayı, düzenlenen törenle açıldı.
Açılış töreninde konuşan Sivas Valisi Ali Kolat, milletlerin büyüklüğünün yaptığı eserlerden belli olduğunu belirterek, 'Bakın geçmişimizden gelen bu tarihi mekan, gurur verici bir alan. Atalarımız geçmişte bu güzel mekanları yaparak misafirperverliğini, dostluğunu, güvenini ortaya koymuşlar' dedi.
Bu kervansarayda eskiden yolcuların 3 gün ücretsiz olarak konuk edildiğini, hayvanlarının bakımının ve beslenmesinin yapıldığını, 3 günden sonra kalan kişilerin ise ücret ödediğini anlatan Kolat, hanların, kervansarayların eski dönemlerdeki önemine dikkati çekerek, 'Bu mekanlar fevkalade önemlidir' dedi.
Iğdır’a 25 km. uzaklıkta Asma Köyü yakınında bulunan Ejder KervansarayıXII.-XIII.yüzyılda Emir Şerafeddin Ejder tarafından yaptırılmıştır.
Batum-Tebriz kervan yolu üzerinde Çilli Geçidi’nden önce menzil noktasında bulunan kervansaray dikdörtgen planlıdır. Kervansarayın uzun kenarlarında silindir biçimli beş kule ile duvarları takviye edilmiştir. Kervansarayın son derece gösterişli bir giriş kapısı bulunmaktadır. Kapı baklava sitilize edilmiş bitki motifleri ve yıldızlarla bezenmiştir. Giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmamaktadır. Bu kapıdan kare planlı bir hole geçilmektedir. Bu holün üzeri pandantiflerin taşıdığı manastır tonozu ile örtülmüştür. Holün iki yanında birer hücre bulunmaktadır. Bunların da üzeri manastır tonozları ile örtülüdür. Bu iki hücrenin kervan yolcularının yatması için yapıldığı sanılmaktadır. Buradaki holden üç nefli bir bölüm halinde ahırlara geçilmektedir. Bunlardan ortadaki nef iki yanlardaki neflere göre daha yüksek ve daha büyük tutulmuştur. Avlusuz bir kervansaray plan tipindedir.
Malatya'nın Battalgazi ilçesinde bulunan Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı'nda 3 yıl önce başlatılan restorasyon çalışmaları, çevresindeki iş yerleriyle evlerin kamulaştırma sorunu nedeniyle bir yıl gecikmeli de olsa tamamlandı.
17. yüzyıldan kalan tarihi yapı, yenileme çalışmalarının ardından 17 Eylül'de gerçekleştirilmesi planlanan 'Melita'dan Battalgazi'ye Tarih, Arkeoloji, Kültür Sanat Günleri' etkinliğiyle kapılarını yeniden açacak. 1637 yılında Battalgazi ilçesinde Silahtar Mustafa Paşa tarafından yaptırılan, dönemin padişahı 4. Murat'a hediye edilen kervansaray, gerçekleştirilecek etkinlikle yurt içinden ve dışından çok sayıda sanatsevere ev sahipliği yapacak.
Battalgazi Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, 369 yıllık tarihi kervansarayın restorasyonuna 2008 yılının nisan ayında başlandığını hatırlattı. Restorasyon çalışmalarının, geçen yılın eylül ayında bitirilmesinin hedeflendiğini ifade eden Gürkan, kervansarayın etrafındaki 12 dükkanla iki evin kamulaştırıldığını, bu kamulaştırmalar nedeniyle restorasyonun geciktiğini söyledi.
Kervansarayın, uygarlıkların beşiği olan Anadolu'nun güzide yapılarından biri olduğunu anlatan Gürkan, tarihi yapının yenileme çalışması sonrası, ilki 5 yıl önce gerçekleştirilen Melita'dan Battalgazi'ye Kültür Sanat Günleri etkinliğiyle hizmete açılacağını kaydetti.
Gürkan, etkinliğin sanatseverleri bir araya getirdiğini belirterek, "Melita'dan Battalgazi'ye Kültür Sanat Günleri etkinliğini iki kez gerçekleştirmiş, restorasyon çalışmaları nedeniyle ara vermiştik. İlk iki organizasyonumuza sanatseverler yoğun ilgi göstermişti. 250 sanatçının eserinin sergilendiği karma resim sergileri açmıştık. Bu yıl 3. kez gerçekleştireceğimiz etkinliğin kültürel bir panayıra dönüşmesini bekliyoruz." dedi.
Kervansarayda incelemelerde bulunan AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık da tarihi yapıları kültür ve sanatın hizmetine sunmak için büyük çaba sarfettiklerini kaydetti. Kentteki 15 vakıf eserinden 12'si için restorasyon çalışması yapıldığını anımsatan Çalık, şöyle konuştu: "Tarihi yapıların yenilenmesine büyük önem veriyoruz. Cumhuriyet tarihinden bu yana hiç kimsenin el sürmediği kültürel varlıklarımızı restore ederek sanatseverlerin hizmetine sunuyoruz. 2002 yılında 37 milyon TL olan Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi 2010 yılında 450 milyon TL'yi geçti. 2003'ten 2009'a kadar geçen sürede Battalgazi'de bulunan Ulu Cami, Kanlı Kümbet, Emir Ömer Mescidi, Akminare Camii, Sütlü Camii Minaresi, Nefise Hatun Kümbeti ve Ahmet Duran Mescidi restorasyon çalışmaları tamamlandı. Son olarak Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı'nda yenileme çalışmaları tamamlandı. Bu çalışmalar için 8 milyon 461 bin 942 TL harcama yapıldı."
Kazıklı Kervansarayı, Gölcük Belediyesi tarafından yaptırılan başarılı restorasyon çalışmasıyla hayata döndü… Yıllarca kaderine terk edilen tarihi yapı, şimdi bütün güzelliği ve ihtişamıyla gülümsüyor.
Kültür mirasımız olan tarihi eserlerin bir kısmı günümüze ilk şekliyle ulaşabilmiş olsa da; ülkemizde olduğu gibi, ilimizdeki tarihi eserlerin de büyük çoğunluğu zamanın etkilerine direnemiyor. Yüzyıllar içinde meydana gelen depremler, doğanın yıpratıcı etkisi ve insanların bu eserleri bilinçsizce kullanıp tahrip etmesi, asırlar öncesinden izler taşıyan bu yapıların harabeye dönüp, senelerce atıl durumda kalmasına sebep oluyor. Tarihi eserlerimizin hak ettiği değeri görmesinin birinci şartı ise insanlarımızın bu eserler konusunda bilinçlendirilmesi ve konuya olan ilgilenin arttırılması.
KAZIKLI KERVANSARAYI Bu hafta, bizleri yüzyıllar öncesinden selamlayan görkemli bir yapıyı ziyaret ettik: Kazıklı Kervansarayı… İlimizde bulunan en önemli tarihi eserlerden biri olmasına rağmen bilinçsiz ellerde harap olan ve senelerce kaderine terk edilen bu yapı, Gölcük Belediyesi tarafından gerçekleştirilen başarılı restorasyon ve ek iç yapı projesiyle yeniden hayat bularak, tarihteki yolculuğuna kaldığı yerden devam etmeye başladı. Hayata geçen projeyle, son derece şık bir kültür yapısı haline getirilen Kazıklı Kervansarayı çok amaçlı salonu, geniş bahçesi, şık fuayesi ve şirin kafeteryasıyla artık sadece Gölcüklülerin değil, tüm Kocaeli`nin gurur duyacağı bir merkez.
İPEKYOLU GÜZERGAHINDA Kazıklı Kervansarayı`nın olumsuz şartlardan kurtulup kamu yararına kullanılmasını sağlamak için yaptığı girişimle, yapının yeniden insanlarla buluşmasına öncülük eden Gölcük Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş, kervansarayın tarihi ve geçirdiği süreçler hakkında şunları söyledi:
“Kazıklı Kervansarayı Başbakanlık Osmanlı Arşivi kayıtları ve seyyah notlarına göre 16. Yüzyılın ortalarında inşa edilmiş. Hacı Hamza Bin İvaz tarafından Kanuni döneminde 1550`lerde yaptırılan kervansaray, Osmanlı İpekyolu güzergahı üzerindeki bir menzil yapısıymış. İstanbul`dan yola çıkan kervan ve hacıların önemli bir uğrak noktası olan bu yapıyı, Anadolu yönüne sefere çıkan Osmanlı ordusu da konaklamak için kullanırmış. Yaşanan depremlerin etkisiyle hasar gören yapı, bir süre depo olarak kullanıldıktan sonra, Kurtuluş Savaşı`nda gösterdiği başarılardan dolayı Zobuoğlu Hasan`a tahsis edilmiş. Daha sonraki yıllarda bu kişinin ailesine geçen yapı, 1999 depremine dek sebze ve meyve ekim alanı olarak kullanılmış. Kazıklı Kervansarayı depremin etkileri, doğaya açık olması ve bilinçsiz kullanımdan oluşan zararlar nedeniyle gün geçtikçe daha da çok hasar görmüş”.
Gölcük Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş yaptıkları hizmetlerle klasik belediyecilik anlayışından farklı olmak istediklerini ifade ederek, rutin görevlerini yerine getirmenin dışında, sosyal uygulamalar yapmayı da hedeflediklerini söylüyor. Ellibeş “Bu zamana kadar değeri bilinmeyen, zarar verilen bu değerli yapıya tekrar hayat vermek bizim için çok önemli” diyor.
The base format for the construction of a caravanserai was the typical form of the four-iwan courtyard structure of Central Asia and Iran, which is also found in other parts of the Muslim world. These structures function equally well as palace, mosque, madrassa, caravanserai, bath or private dwelling; at different times and in different places, in fact, they were built to serve all of these functions.
The typical caravanserai was built with a square or rectangular walled exterior, with a single large portal for the entry of large or heavily laden beasts such as camels to enter. The courtyard was almost always open to the sky, and the inside walls of the enclosure were outfitted with a number of identical stalls, bays, niches, or chambers. There are several modified designs, depending on the region where they were build and its local conditions of climate and terrain, depending on the era and its architectural preferences, and on the functions.
A“caravanserai”, is a roadside inn built to shelter men, goods and animals along ancient caravan routes in the Muslim world. It is especially known to be linked with the trade routes along the former Silk Roads. But more than that, there was an extensive network of caravanserais built along the whole network of trade routes in the Middle East and Central Asia. This network of caravanserais supported the flow of commerce, information, pilgrimage and people across the trade routes throughout the history of the different and extended Muslim empires covering Asia, India, North Africa, and South-Eastern Europe from the 9th till the 19th century.
The word caravanserai is a Westernization of the Persian word, which combines “caravan” with “sarayi” or “serai” meaning dwelling, palace, or enclosed courts (in Turkish: kervansaray). It is also rendered as caravansarai and caravansary. “Caravan” itself has come to have a similar meaning in English, where it refers to a group or convoy of soldiers, traders, pilgrims, or other travelers engaged in long distance travel.
Sinop ili Durağan ilçesinde, İsmail Bey Camisi’nin (Eski Cami) yanında bulunan Durakhan Kervansarayı kitabesinden öğrenildiğine göre, Selçuklu veziri Müinüddin Süleyman Pervane tarafından 1246 yılında yaptırılmıştır. İç Anadolu ile Karadeniz bölgeleri arasındaki ticaret yolu üzerindeki han, yöre halkı ve yolcular tarafından Durakhan olarak anılmıştır. Bu nedenle de bulunduğu ilçenin adı Durakhan olmuş, zamanla halk dilinde Durakhan Durağan’a dönüşmüştür.
Hanın kitabesi yerinden düştükten sonra korunması için İsmail Ağa Camisi’nin duvarına konulmuştur. Bu kitabeden Bekir Başoğlu Boyabat isimli kitabında söz ermektedir.
Kitabe:
"Emre bi imareti hazin - i Han İl menrure fi eyyami Devlet -iz Sultan.
El a'zam Şehinşah ile muazzam itibar üd-dünya ve'ddin Ebül Fatih Teyhüsrev.
El isfehar i-muazzam Melik-i Mülük İl-Ümera vel-vüzera emin üd Devleti ve'ddin avn ül-islam.
Perdvenetü A'zam Süleyman ibnü Ali a'lellahü şenehü nazara ehell ül abdi aakarühüm güher başübnü Abdillahfi zilhicce sene erbaun, sittine ve sittemiye."
Arapça olarak yazılmış olan bu kitabenin mealen anlamını Bekir Başoğlu şöyle açıklamıştır:
“İslam’ın ve Müslümanların dinin ve devletin yardımcısı vezir, emir ve meliklerin meliki dünyanın ve dinin itibarı Fatih'ler babası Ulu Sultan Keyhüsrev'in emriyle bu Kervansarayı h. 644 (1246) yılında büyük Pervane Süleyman bin Ali yaptırmıştır. İnşaatı kulların fakiri Kühürbaş Bin Abdullah nezaret etmiştir.”