Konya-Akşehir yolu üzerinde bulunan ve Konya’nın kuzeyindeki şehir dokusu ile birleşmiş olan Horozlu Han’ın kitabesi ve onunla ilgili herhangi bir belgeye rastlanmamıştır. Bu bakımdan hanın yapım tarihi kesinlik kazanamamaktadır. Ancak, birçok araştırmacı hanın Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev ve İzeddin Keykavus döneminde devlet görevinde bulunan Esedüddin Ruzbe tarafından yaptırıldığını ileri sürmektedir. Esedüddin Ruzbe’nin 1249 yılında öldürüldüğü dikkate alınacak olunursa, hanın XIII. yüzyılın ortasında yapıldığı ortaya çıkmaktadır.
Taçkapı giriş açıklığının üzerine yerleştirilen üç dilimli mermer kitabe taşı yazısızdır. Hanın ilk defa Ahmed Eflaki’nin eserinde Ruzbih Hanı şeklinde rastlanan isminin önce İruzbe’ye sonra Orozlu’ya ve daha sonra da Horozlu’ya dönüştüğü kabul edilmektedir. Eflaki’nin kullandığı isme göre hanın banisinin, kendisinden bir asır önce yaşayan Sultan II. Gıyaseddin Keyhusrev’in camedarı ve II. İzzeddin Keykavus’un atabeyi Emir Esedüddin Ruzbe olması gerekir. Bu zatın Konya’da günümüze ulaşmayan bir medrese ve bir de hankah yaptırdığı bilinmektedir. Bu durumda kervansarayın diğerleriyle birlikte Eseddüddin Ruzbe’ye atabeylik verilmesinden öldürülmesine kadar geçen kısa sürede, yani 1246-1249 yılları arasında yaptırıldığı ve belki kitabesinin de bu yüzden yazılamadığı ileri sürülebilir.
Yapı 26.70 x 25.50 m. boyutlarında kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Bugünkü görüntüsüyle avlusuz kapalı tip kervansaraylara örnek teşkil etmektedir. Taçkapı doğu duvarının ortasındadır. Cepheden öne çatı seviyesinden yukarı taşkın yapılması sebebiyle abidevi bir görünüm sergilemektedir. Kademeli silmelerle çerçevelenen giriş basık kemerlidir. Yuvarlak kemerli derin bir niş içine alımıştır. Kapının yanlarında kemerlere destek veriyormuş izlenimi bırakan yüksek kaideli ve bezemesiz başlıklı iki ince sütun bulunmaktadır. Mihrabiyeler çeyrek kubbe şeklinde kavsaralara sahiptir.
Yapının içi her sırada dörder adet olmak üzere dört sıra paye ile kapıya dik gelecek şekilde uzunluğuna beş sahna ayrılmıştır. Orta sahnı boylamasına kaburgalı bir beşik tonoz, diğerlerini ise enlemesine düz beşik tonozlar örtmektedir. Giriş ekseni üzerindeki sahnın ortasına rastlayan kare mekanın üzerine pandantiflerle geçişi sağlanan yüksek kasnaklı küçük bir kubbe, onun üzerine de dış örtü olarak basık sekizgen piramit şeklinde kurşunlubir külah oturtulmuş ve kasnağın dış yüzü çift renkli taşlarla kaplanıp her kenarına birer mazgal açılmıştır. Binanın kuzey ve güney yan duvarlarında da içeriye ışığın girdiği dörder mazgal bulunmaktadır. 1.30 m. kalınlığındaki duvarlar yukarı taşkın ağır payandalarla desteklenmiş olup yapıya bir kale görünümü vermektedir. Az miktarda devşirme malzemenin kullanıldığı duvarların iç ve dış yüzleri düzgün kesilmiş beyaz Gödene taşı, kırmızımsı Sille taşı ve açık mavimsi taşlarla örülmüş, araları harçla pekiştirilmiş moloz dolgu yapılmıştır.
Hanın taç kapısındaki zarif sütunçeler ve kavsara tonozunu bağlayan kuşatma kemerinin köşeliklerindeki gülbezekler dışında süslemesi yoktur. Mihrabiye kavsaraları ile gülbezeklerin işlemeleri tamamlanmamış gibidir. Bu durum diğer bazı süslemelerin de tasarlandığını fakat yapılmasının boş bırakılan kitabenin yazılması gibi gerçekleştirilmediğini düşündürmektedir. Aynı durumu avlu için de söylemek mümkündür. Yapının içinde paye, kemer ve duvarların değişik yerlerine kazınmı çeşitli taşçı işaretlerine rastlanır.
Vakıflar Genel Müdürlüğü 1970’li yıllarda hanı eski belge ve fotoğraflarına dayanarak restorasyonunu yapmıştır. Hanın tamamen kesme taştan yapıldığı görülmektedir. Ancak plan düzeni tam olarak ortaya çıkarılamamıştır. Mescit kısmının Zazadin ve Obruk hanlarında olduğu gibi girişin üzerinde olduğu sanılmaktadır. Hanın girişinde bulunan ve temel izlerine göre düzenlenen kapalı kısımın orta sahnın daha yüksek olarak tutulmuş, yan sahınlar da buna dik olarak oluşturulmuştur. Orta sahnın üzerindeki kubbe pandantifli olup, ağırlık kemerler vasıtası ile kare kesitli ayaklar üzerine bindirilmiştir. Yapının dışında olduğu gibi içerisinde de kesme taş kullanılmış, merkezi kubbede tuğlaya yer verilmiştir. Tuğla bezeme ağırlıklı olarak kullanılmıştır. Orta sahnın üzerindeki kubbeye bir de ağırlık feneri yerleştirilmiştir.
Fotoğraf: Özdem ÇELEBİOĞLU